Marka tescil işlemleriyle sağlanan haklarda ülkesellik ilkesi geçerlidir. Bu ilke, tescil edilmiş olan markanın, sadece tescil edildiği ülkede haklarına sahip çıkılmış olduğunu belirtir. Dolayısıyla, Türkiye’de marka tescil belgesi alınmış olan bir marka, Rusya’da, Suriye’de ya da Yunanistan’da da koruma altındadır anlamı taşımamaktadır. Uluslararası anlaşmalara bağlı olarak, diğer ülkelerde de isim haklarına sahip çıkılmak isteniliyorsa, ilgili olunan ülkelerde de marka tescil işlemlerinin yapılması gerekmektedir.
Uluslararası Marka Tescil işlemleri birkaç farklı yoldan yapılabilmektedir. Bu yazımızda yurtdışı başvuru hizmetlerinde en çok tercih edilen, marka sahipleri açısından en avantajlı 2 yöntemden bahsedeceğiz. Her 2 yöntemin de bulunulan şartlar ve gerekliliklere bağlı olarak avantaj sağladığı ya da şart olduğu durumlar söz konusu olabilmektedir. Ya da markanın geleceğine dair yapılan planlamalara bağlı olarak tercih edilebilecek yöntemin hangisi olduğu, nasıl bir yol haritasıyla yol alınması gerektiği değişebilmektedir.
En doğru olan tercihin seçimi için, marka sahibiyle markası ve markasına dair planlarına dair detaylı bir görüşme yapılıp, durumun değerlendirmesinin karşılıklı yapılması ve olası alternatiflerin sunularak, bunlardan hangilerinin tercih edilebileceğinin belirlenmesi önem arz etmekte öncelikledir. Bu görüşmenin ve yapılacak değerlendirmelerin, konusunda uzman olan bir patent firması ve yurtdışı marka uzmanları ile yapılması, işlemlerin en başından doğru tercihlerle başlatılabilmesi, vakit ve nakit kaybının olmaması için şarttır.
1. MADRİD SİSTEMİ (WIPO -Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü ) YOLUYLA YAPILAN ULUSLARARASI MARKA TESCİLİ
Bu yöntemlerden birisi Madrid Sistemi yoluyla Yurtdışı Marka Tescili işlemlerini yapmaktır. Yurtdışı marka tescili yaparken genelde bu sistemin tercih edilmesinin birçok gerekçesi var. Bunlar:
- Başvuru sisteminin standart bir düzen içinde yürütülüyor olması ve bu sayede diğer sistemlere göre daha uygun bir maliyet ve daha kısa sürede işlemlerin sonuçlandırılabiliyor oluşu.
- Madrid sistemi kapsamında yapılan marka tescil başvurularında birden çok ülkeye ya da tüm Avrupa Birliği Ülkelerinde geçerli olacağı üzere, marka tescil başvurusu yapılabilmekte.
- Bu sisteme bir defa girildikten sonra sistemdeki diğer ülkeleri de kapsayacak şekilde sonrasında da, tekrar ve tekrar yeni başvurular yapılabiliyor ve markanın tescilli olduğu ülke sayısı, yine sistemin sağladığı standartlar içinde olacak şekilde, arttırılabiliyor.
- Sistem dahilinde yapılan tüm işlemler, tüm ülkelerde geçerli olacağı üzere, tek bir form ve işlem yapılabiliyor ve tüm ülkelerdeki tescil kayıtlarına yansıtılabiliyor. Bu durum, hem maliyet hem vakit hem de verilen emek anlamında işlemlerde büyük kolaylık sağlıyor.
Olası dezavantajları ise şunlardır:
- Türkiye’de marka tescilinin tamamlanmış olması gerekmekte mutlaka. Ya da bir başvuru var ve bu süreç devam ediyorsa da tescilin kesinleşmiş olması gerekmekte. Bunun sebebi ise; Madrid Sistemi dahilinde yapılan başvurunun, Türkiye’deki tescil üzerinden yapılması zorunluluğu. Menşe ülkedeki tescile bağımlılığı olması itibariyle, Madrid Sistemi üzerinden yapılmış olan başvuru olumlu ilerliyor olsa bile, eğer menşe ülke olan Türkiye’de başvuruda olumsuzluklar yaşanması halinde, bu durumda Madrid sisteminde yapılmış olan başvuruya da yansıyor ve yurtdışı başvurusu boşa düşebilme riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. Dolayısıyla bizim müvekkillerimize önerimiz, mutlaka ve mutlaka, tescil işlemi kesinleşmiş olan bir markayla yurtdışı işlemlerini başlatmak yönünde oluyor.
2. ÜLKESEL MARKA TESCİLİ
Ülkesel marka tescilinde, ilgili olunan ülkedeki patent kurumuna doğrudan başvuru yapılıyor. Dolayısıyla, başvurusu yapılan her ülkenin patent kanunları ve uygulamalarındaki farklılıklardan kaynaklı olarak, yaşanacak süreç farklı olabiliyor. Bu sistemde yapılacak olan başvurunun da olumlu ve olumsuz tarafları mevcuttur.
Olumlu tarafları:
- Türkiye’de marka başvurusunun olması şartı yok. Türkiye’de tescil edilmemiş olan bir markayla, yurtdışında istenilen ülkede başvuru yapılabilmekte.
- Madrid sisteminde ya da diğer bölgesel sistemler içinde olmayan tüm ülkelere, ülkesel başvuru yoluyla marka tescil işlemleri başlatılabilmekte.
Olumsuz tarafları:
- Her ülkenin patent kanunlarının ve uygulama şekillerinin farklılığı itibariyle her ülkede, o ülkenin marka – patent vekilleriyle çalışılması gerekmekte. Bu işlemlerin maliyetini arttırabilen bir unsur olarak karşımıza çıkabilmektedir.
- Süreç, yurt dışı marka tescil başvurusu yapılacak olan ülkenin patent kanunları- yönetmelikleri ve uygulamalarına bağlı olarak uzayabilmektedir. İşlemler, her ülkenin patent kanunlarına bağlı olarak farklı olarak ilerlemektedir
- Her ülkede ayrı ayrı dosyalama ve başvuruların yapılıp, tüm işlemlerin ülkeler bazında ayrı ayrı takip edilmesi zorunluluğudur.
Uluslararası Tescil ile ilgili daha fazla detaylı bilgi için Dönüşüm Patent olarak bizimle iletişime geçebilir veya Hizmetlerimiz arasında yer alan Uluslararası Tescil sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.